Neredeyse hemen her hafta, okullarda bir şiddet haberlerine şahit oluyoruz.
Eli öpülesi bir şahsiyet olarak gördüğü öğretmenine çocuklarının iyiliği için, onların geleceğini düşünüp hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan, saygıda, hürmette kusur etmeyen, kendisinden küçükte olsa öğretmeninin elini öpmekten şeref duyan, şehzadesinin eğitimi için hocasından tokat yemeye razı olan, fethettiği İstanbul’u dünya tarihinin en önemli kültür başkenti yapmak için, ağırlığınca altın ödeme vaadiyle beyin gücü olan âlimleri İstanbul’a toplayarak eğitime ve eğitimciye verdiği değerle büyük medeniyetimizin zirve noktasına ulaşmasını sağlayan bir milletin mirasçıları, nasıl oldu da, en küçük bahanelerle okul basan, öğrencilerinin önünde öğretmene her türlü saldırıyı, hakareti reva gören bir toplum haline geldi.
İşin en kötü tarafı da, bu durumun öğretmenden çok, öğrenciye zarar verdiğini bilmeyen, görmeyen hoyrat bir millet haline geldik.
Bir eğitimci olarak şunu bir kez daha buradan vurgulamak istiyorum.
HER BİRİ BİR VELÎ OLAN AZİZ MİLLETİM!
Konu ne olursa olsun.
Öğretmenle karşı karşıya geldiğiniz zaman, öğretmen yüzde yüz haksız bile olsa, ne olur, çocuklarınızın yanında, öğrencilerinin yanında sakın öğretmeni eleştirmeyin. Çünkü bu davranış öğretmene değil, daha çok öğrenciye/çocuklarınıza zarar veriyor. Neden mi? Anlatayım. Öğrencilerinin yanında eleştirilen, saldırıya, hakarete, şiddete maruz kalan öğretmen, öğrencisinin gözünde değeri kaybediyor.
Öğrencinin hayatında, onu etkileyen en önemli rol model şahsiyet olması gereken öğretmen, sıradan, bayağı bir kişilik haline geliyor.
Bu durum öğrencinin gözünde, gönlünde okulun, eğitimin ve öğretmenin değerini tarumar edip yok ediyor.
Şu örneğe lütfen dikkat edin. “Milli Öğütüm” sisteminden geçip henüz yaradılışındaki güzelliği bozulmamış ilkokul birinci, ikinci sınıf öğrencilerine: “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorsanız. Alacağınız cevap en çok; “ öğretmen olmak istiyorum" olacaktır. Bu cevabın elbette bir çok sebebi vardır. Ama en önemli nedeni bozulmamış insan fıtratıdır. Bütün kin, nefret, önyargı, haset, intikam gibi olumsuz duygulardan uzak, masum çocukların hayatındaki en önemli etken eğitimdir. Bunu iliklerine kadar hissederek yaşayan çocuk için öğretmen en önemli rol model, ulaşılmaz bir şahsiyettir. “Milli Öğütüm” sistemimizin öğütücü, yok edici çarkından geçen çocuk, ailesinin ve toplumun genelinin yanlış tutumu ve davranışları yüzünden, okula ve öğretmenine duyduğu saygıyı zamanla kaybedip, ailesine, topluma ayak uyduruyor.
Hal böyle olunca eğitimden beklenen verim, öğretmenden beklenen dönüştürücü ve ufuk açıcı yüksek menfaat maalesef gerçekleşmiyor.
Devletin bütçesinden en büyük payı eğitime ayıran devlet, eğitimden istediği faydayı göremeyince, eğitimdeki başarısızlığın faturasının tamamını öğretmene kesmeye kalkışıyor.
Bu yanlış bakış açısı maalesef alo 147 olarak, performans olarak, öğretmene şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Tuz kokmak üzere, lütfen acele edin.