15 Temmuz gecesinin ardından hem meydanlar, gazeteler ve TV kanalları hem de iktidardakiler ve muhalefet liderleri tek bir kahramanı vurguluyordu, aziz Türk milletini… Tarihi destan olan bu millet, o gece de destan yazmıştı. Anlaşılan o ki merhum Mehmet Akif bir kez daha dile gelmiş ve İstiklal Harbi sonrası hayranlıkla, inançla ifade ettiği mısraları yeniden haykırmıştı:
“Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.”
Darbenin her türlüsünü nesil nesil yayılan acı tecrübeleriyle; kanlısını, kansızını ve dahi post modernini yaşamış; muhtıranın klasiğini de ‘e’ halini de görmüş bir milletten söz ediyorum. Artık darbenin saldığı korkuya, vurucu etkiye, emri vakiye karnı tok bir milletten… Gözü karardığında coşkun çağlayanlara dönen, önündeki bütün setleri aşa aşa ilerleyen bir dalgadan, ikrardan, istikametten, bir imandan söz ediyorum. Dünya üzerinde birilerinin elinde çift yüzlü madalyona dönmüş demokrasi söylemini, kendi töresinde hakkaniyetle oturtmuş ve onu hâkimiyetine almış bir milletten…
Kâbus gecesinden beri en çok kullanılan kelime, “Nöbetteyiz!” oldu sanırım. Meydanlarda ellerinde Türk bayrağı, gözlerinde kararlılık, sakalları göğüslerinde dedeler; vücutları yorgun, ruhları dinç neneler; on beşlik delikanlılar; kucaklarında bebeğiyle gencecik anneler; yüreği mangal yiğitler sanki Cihan Harbi’nden, yurdun doğu- batı bütün cephelerinden bir istiklâl mücadelesi için koşup gelmiş; Sarıkamış’taki, Çanakkale’deki şühedanın mübarek ruhları yeniden tecelli etmiş. Damarlarında bengisu çağlayan bir diriliş nesli. Mukaddes vazifeyle yola çıkmış, hep bir ağızdan “Nöbetteyiz” diyorlar.
İstanbul surlarını zorlayan gemileri karadan yürüten ecdadın torunları ve onlarca yerinden yara alıp da sancağı bırakmamış bir Ulubatlı şaşırtmaz artık beni. Bilmem kaç kiloluk mermiyi taşıyan Seyit Onbaşı da… Artık şahidim çünkü şahidim; bu millet Hak için, vatan için, topyekûn mukaddesatı ve inandığı dava için tarihe destan yazmıştır ve onun mizacı, fıtratı, kader-i ilahisi bu yöndedir; yine yazar ve yazacaktır.
Yeni Şafak Gazetesi, 18 Temmuz baskısında yazarların değerlendirmelerine yer vermiş. Beşir Ayvazoğlu halkın bu direnişini “destansı cesaret” olarak nitelemiş, Cihan Aktaş, “Halk, iradesine sahip çıktı.” demiş. Şaban Abak, yüce Türk milletinin, kendisine güvenen tüm siyasi irade sahiplerinin güvenini boşa çıkarmadığını ve büyüklüğünü gösterdiğini söylemiş. Ali Ural ise “Türk halkının çıkışı şiirdir.” diyor. Bu direniş, hafızalarda bayraklaşacak ve yeni bir destan olup tarihe yazılacaktır. Bu millet, kendi iradesini hedef alan bir tehdite ‘Dur!’ demiş ve onuruna sahip çıkmıştır.
İngiliz Sunday Times gazetesi, “Türkler darbeyi ezdi.” demiş. The Observer, Alman gazeteleri ve Fransız DNA gazetesi de Türkiye’de halkın darbeyi önlediğini duyurmuş okurlarına. Körfez basını da halkın darbe istemediğini söylemiş. Dış basının ne dediği değil, daha çok dünyaya Boğaziçi Köprüsü’nde Türk bayrağı seline dönmüş bir halkın, tankların önüne serilen insanların yer aldığı fotoğraf karelerinin verdiği mesaj önemliydi bence, o da yerine ulaşmıştır sanıyorum.
Meydanlarda milletimize bakarken Mehmet Akif’i anmamak mümkün mü? Adım adım onunla izliyoruz sanki:
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
İçimizde yeşeren zehirli sarmaşıkları, tek yumruk olarak budayabileceğimizi öğrendik. Milletimizin ve devletimizin bekasının bütün fikir ayrılıklarımızın üstünde olduğunu anladık. Bu süreçte darbe girişimine karşı yalnız cansiperane mücadele veren güvenlik birimleri değil, medya, siyaset ve sivil toplum unsurları da başarılı bir duruş sergiledi. Bu duruşu bilince çevirmek, muhasebe yapmamız gereken konuları atlamamak ve bir musibetten hayrı doğurmak, aydınlığın çerağını yakmak elimizde.
Nitekim nice tuzaklar vardır ki sahibinin sonunu hazırlar, nice sayıca az olanlar vardır kitleleri mağlup eder, tarih bunca tecrübeye şahittir; bu hain oyunun perde arkası tıpkı tarihte hüsranla sonuçlanan Haçlı Seferleri gibi kendi cenahlarının sonunu hazırlayacaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tespitini hatırlamamak imkânsız. O, Beş Şehir’ de Konya’yı anlattığı bölümde Selçukluya uzanan geniş bir tarihi yolculuğa çıkar ve şu enfes ifadelere yer verir:
“ Bizans İmparatorluğu’nun Rumeli’deki arazisini çiğneyerek gelen, sonunda bu imparatorluğu da bir müddet ortadan kaldıran haçlı orduları, ilk önce düşünüldüğü gibi Şarkî Roma’ya eski satvetini iade etmesi şöyle dursun onun yıkılmasını adeta çabuklaştırdığı için, ilk Anadolu Türk devletinin ve onu takip eden ikinci imparatorluğun gelişmelerini kolaylaştırdı.”
Rabbim kendi milletinin barış ve huzurunu hedef alan, onun iradesini ve onurunu yok sayan, onu dünya önünde perişan ve zelil bir duruma düşürmek isteyen her türlü haince pusudan, küstahça girişimden necip milletimizi korusun. Vatanımızın bölünmez bütünlüğüne kastı olanlara fırsat vermesin. Şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Delilli ilişkin kesin haneyle.
İtirafçı olmak fırsat elinde.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
Asayiş Bürodan bilgilendirme.
Kendini, kendinden şüphelendirme.
Paniğe kapılıp sakın bir şoka girme.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
Asayiş Bürodan mesaj uyarı.
Paran parça vicdanların ayarı.
Üstelik Türkiye İslam diyarı.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
F -Tipi örgütlü hain müritler.
Kör bela yaşattı bize yezitler.
Yapsalar da sana çokça tehditler.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
Günümüzde bildiğimiz tarikat. (1)
Takva elbisesi için barikat.
Süre Enfal altmış dörtte/64/ hakikat.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
Devlet bir şekilde yine kurulur.
Darbenin esası mahşeri vurur.
Kevser havuzunun suları kurur.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
“”Altın nesil”” diye gazlanan Kabil.
Her zaman karşında Asımı var,bil..
Türkiye’yi yıkmak hiç mümkün değil.
Takiye den kurtul bu bahaneyle.
Allahın boyası ile boyalan. (2)
Kayıp imamı bulmakla oyalan.
Bunlardan başkası ne varsa