23 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya gelen Sait Faik Abasıyanık, 11 Mayıs 1954 günü 48 yaşında Marmara Kliniği'nde hayatını kaybetti. Bugün Abasıyanık'ın 63'üncü ölüm yıldönümü... Sait Faik Abasıyanık kimdir? Eserleri neler? İşte detaylar...
Sait Faik Abasıyanık Cumhuriyet devri hikayecilerindendir. Bundan 63 yıl önce hayatını kaybeden Abasıyanık, geride çok sayıda eser bırakmıştır.
Sait Faik Abasıyanık Kimdir?
1906 yılında Adapazarı'nda dünyaya gelen Abasıyanık'ın babası Mehmet Faik Abasıyanık kereste, ceviz kütüğü üzerine iş yapan bir tüccardı. Dedesi Sait Ağa'nın Adapazarı'ndaki kahvesi, aydın kişilerin toplantı yeridir. Annesi Makbule Hanım, Adapazarı ileri gelenlerinden Hacı Rıza Bey'in kızıdır.
İlköğrenimini Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebi'nde yaptı. İki yıl Adapazarı İdadisi'nde öğrenim görmüştür. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra ailesi İstanbul'a yerleşince İstanbul Sultanisi'ne girmiştir. Onuncu sınıfta bir öğretmene yapılan şaka yüzünden sınıfı dağıtılınca Bursa Erkek Lisesi'ne geçmiş, 1928'de buradan mezun olmuştur.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde bir süre eğitim görmüştür. Ekonomi öğrenimi için İsviçre Lozan'a gitmiş ve onbeş gün sonra Fransa’ya geçmiştir. 3 yıl Fransa'da Grenoble'da yaşadı. Üç yıl süren bu öğrencilik döneminde Sait Faik Paris, Strassburg, Lion ve Marsilya arasında yolculuklar yapmış, yaz aylarında da İstanbul'a gelmiştir. Bu avare öğrencilik yıllarında içkiye başlamış, Fransa'da içine girdiği bohem hayatı onun kişiliğinde ve sanatında önemli bir rol oynamıştır. Eğitimini yarım bırakarak 1933'te İstanbul'a dönmüştür.
Kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yapmıştır. Babasının desteğiyle girdiği ticarette de başarılı olamamıştır. Daha sonra gazeteciliğe başlamış ve adliye muhabirliği yapmıştır. 1939 yılında babasını yitiren Sait Faik, 1943 yılında gazeteciliği de terkederek kendini salt yazmaya vermiş, gönlünce, avare bir yaşam sürmüştür.
Geçimini babasından kalan mirasla süren Abasıyanık hiç evlenmemiş ve hayatını Şişli'de Bulgar Çarşısı'ndaki apartman ve Burgaz Ada'daki köşklerinde annesiyle geçirmiştir.
Abasıyanık, 1946 yılında “siroz” hastalığına yakalanmış, doktorların uyarısı üzerine 1953 yılına kadar içkiyi bırakmış, ancak 1953 yılında Burgaz Ada'dan bıkarak Şişli'deki evine nakletmiş ve bohem yaşamına dönmüştür.
5 Mayıs 1954'de, siroz nedeniyle “özofaş kanaması” geçirerek Marmara Kliniği'ne kaldırılmış, ancak kanama bir türlü durdurulamayınca 11 Mayıs günü saat 02.35'de yaşamını yitirmiştir. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilen Sait Faik Abasıyanık'ın annesi, oğlunun ölümünden sonra, her yıl önceki yılın en başarılı öykü kitabına verilmek üzere onun adına, hala süren bir ödül kurmuştur.
1953 yılında Amerika'daki Mark Twain Derneği, Sait Faik'i üyeliğe seçmiştir.
Sait Faik Abasıyanı'ın ölümünden sonra evi müze haline getirildi.
Sait Faik Abasıyanık Yazın Hayatı:
Şiir yazmaya İstanbul Sultanisi'ndeki öğrencilik günlerinde başladı. Öyküye Bursa'daki öğrencilik zamanında geçti. İlk öyküsü "Uçurtmalar" 9 Aralık 1929'da Milliyet gazetesinin sanat sayfasında yayınlandı. 1934-1940 arasında Varlık, Ağaç, Servet-i Fünun, Uyanış, Ses, Yeni Ses, Yaprak, Yenilik gibi dergilerde yayınlanan öykülerinle tanınmaya başladı.
Sait Faik ilk ürünlerini ortaya koyarken, Türk öykücülüğünde milli hikayecilik, "fıkra-öyküler yönelimi" , "gerçekçi yönelim" ve ayrıca içten ve yalım anlatımlı öyküler yazılıyordu. Bu ortamda ilk öyküleriyle gözlemci bir yazar olarak yazmaya başlayan Abasıyanık, kısa sürede öyküyü olaydan sıyırmaya yöneldi. Bu yönelişinde onun gerçeği ya da durumu bir anlatıcıdan, kendi "ben"inden geçirme eğiliminin de büyük payı vardı. Bu, öykülerinde doğal bir öznelleşme süreci hazırladı. O "ben" evrensel bir insanlık duygusunun odağı olduğu için, insanlığın tüm çelişkilerini, bunalımlarını öyküsünün temeline yerleştirdi. Ona göre her şey insanı sevmekle başlar. İlk dönem ürünü öykü kitaplarında Adapazarı ile İstanbul'daki çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattı.
Sonraki yapıtları giderek bir şiirsellikle doldu. "Lüzumsuz Adam", "Mahalle Kahvesi", "Havada Bulut" gibi eserlerinde esnaf, işsizler gibi dertli insanlara, toplumun acı çeken kesimlerine yöneldi.
"Kumpanya" ile öykülerine giren karakterler arttı. Gezgin tiyatro topluluğu, cambazhane çalışanları, emekli miralay, Galata, Samatya, Yedikule'deki deri işçileri, meyhaneler, sabahçı kahveleri, çımacılar, garsonlar. "Son Kuşlar"da bir tür düş kırıklığı hissedilir. Abasıyanık, toplumsal düzenin çirkinlikleri, sahtelikler, adaletsizlikler karşısında direnen insanın yalnızlığını keşfeder.
Sonraki kitaplarında bu karamsarlık artar. "Alemdağda Var Bir Yılan"la gerçeküstücülüğe yöneldi. Hikayedeki konu ve olay akışını iyice ortadan kaldırdı. Öykülemeyi ruhsal değişiklikler yoluyla yaptı. Gerçeküstücü öğelerle kişinin yalnızlığı ve bunun yarattığı acıları irdeledi.
Öykü, roman ve şiirlerini yaşamın hakkını vermek için yazdı. Sürekli kullandığı ana tema yaşama sevinci oldu. Sıradan insanlar, işsizler, hamallar, balıkçılar, sokak kadınları, kimsesiz çocuklar, emekçiler ve küçük burjuvalar onun insanlarıdır. O bu insanlarda evrensel insanı yakaladı. Aynı zamanda bir İstanbul öykücüsüdür. Doğa güzellikleri karşısında başı döner. Toplumsal sorunlar onu bireysel planda bir hayıflanmaya sürükler. Böyle anlarda karamsar bir tablo çizer. Toplumsal çelişkiler karşısındaki tavrı öfke, yenilgi ve kaçış olur.
Sait Faik Abasıyanık Eserleri:
ÖYKÜ:
Semaver (1936)
Sarnıç (1939)
Şahmerdan (1940)
Lüzumsuz Adam (1948)
Mahalle Kahvesi (1950)
Havada Bulut (1951)
Kumpanya (1951)
Havuz Başı (1952)
Son Kuşlar (1952)
Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954)
Az Şekerli (ölümünden sonra, 1954)
Tüneldeki Çocuk (1955)
Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları) (1956)
Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, derleyen Muzaffer Uyguner)
Açık Hava Oteli (1980, Konuşmalar-mektuplar derleyen Muzaffer Uyguner)
Müthiş Bir Tren (1981, deleyen Muzaffer Uyguner)
ŞİİR:
Şimdi Sevişme Vakti (1953)
ROMAN:
Medar-ı Maişet Motoru (1944, ikinci baskı 1952'de "Birtakım İnsanlar" adıyla)
Kayıp Aranıyor (1953)
Yaşamak Hırsı