Neme Lazım


İlhan Eranıl

İlhan Eranıl

11 Nisan 2016, 11:25

Neme Lazım

              Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayâl eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar... Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur âlim Yahyâ Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahyâ Efendi’ye gönderir... “Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın âkıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

             Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahyâ Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:

             “Neme lâzım be Sultânım!”

             Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultân, bir mânâ veremez. Yahyâ Efendi gibi bir zâtın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahyâ Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

              “Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”

              “Sultânım sizin sorunuzu ciddiye almamak kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”

              “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultânım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.”

               “Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryâdı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”

               Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdîk eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür tenbihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır.

              İlgili mektup, Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.

            Bu hafta Stratejik Akıl Ve Düşünce Eğitimi Derneği’ndeki (SADED) konumuz “Değerler Eğitiminde Okulun Rolü” idi. Moderatörlüğünü Mehmet Karagöz hocamızın yaptığı forumda çok çeşitli düşünceler dile getirildi. Bunlardan biri de yukarıda alıntıladığım ve sizlerin de istifadesine sunduğum hatıra idi. Bu konu günlük hayatta üzerinde en çok durduğumuz alanlardan biri ama maalesef en çok da ihmal ettiklerimizden. Bana kalırsa neme lazımcılık hastalık gibi ölüm gibi bir şey. Kimse kendisine ya da yakınına gelmeden üzerine almaz. Bir çok konuda bana ne der geçeriz.

               Neme lazım; TDK’de; "Bu işle ilgilenmem, buna karışmam" anlamlarında kullanılan bir söz olarak geçiyor. Halk arasında ise; "Valla hiç işim olmaz, hiç bulaşmamak daha iyi, beni ilgilendirmez, sonra al başına belayı" “Yok abi ben işime bakarım.” şeklinde karşılık buluyor. Mustafa Ceceli bir şarkısında: “Bende senin gibi nihayet insan evladıyım, sabırlıyım, kötü değilim ama bozuldu ayarım. Neme lazım.” ifadeleriyle seslenmekte. Yine atalarımız; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” derken aslında tam da bunu demek istemişti. O yılan yılanlığını yapar ve bir gün sana da dokunur. Bir hikayede ise; aslanlar aç olduklarını yemek için bir şeyler bulmaları gerektiğini konuşurlar. Biri der ki kuş yakalamaya  kalksak ağaca çıkmamız lazım çıkamayız, balık yakalamaya kalksak yüzmemiz lazım yüzemeyiz. Karıncalar bizi doyurmaz vesselam. Sonunda öküzü yakalamaya karar verirler. Öküzler bunu haber alır ve ilk seferde organize bir şekilde karşı koyarlar. Aslanlar kara kara düşünürken tilki yetişir imdatlarına. Bana görev verin ben halledeyim der. Öküzlere gider, aslında aslanların sizinle alıp veremediği bir şey yok taki şu içinizdeki sarı öküzü görünce tahrik oluyorlar. Onu verin kurtulun. Sarı öküz verilmiş ama onunla bitmemiş sıraya ala öküz ve diğer öküzler girmiş.

            Sonuç olarak; Neme lazım dediğimizde olumsuz olarak sayacağım her şeye ortak oluyoruz çünkü yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.  Neme lazım demediğimizde ise hem dünyamızı hem de ahiretimizi kurtaranlardan oluyoruz. Selam ve dua ile…

           







 

- - - -

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Akif - 9 yıl önce
Kaleminize sağlık hocam
Avatar
serkan - 9 yıl önce
Iste o sari okuzu vermeyecektik hocam.
Avatar
Irfan - 9 yıl önce
Neme lazım demeyi ne zaman terk ederiz. Bir de u konuda fikir yazmak lazım
Avatar
MÜKERREM - 9 yıl önce
Bir gün neme lazım zihniyetinin oturması 300-400 yıl almış .Bundan vazgeçmek inşAllah kısa zaman alır.