Yıllar önce bir merak sardı Osmanlıca metinleri okumak nasıl olurdu? Bu merak ile başladım Osmanlı Türkçesini öğrenmeye, çözemedim ilk zamanlar. Çalıştıkça bazı kelimeler belirginleşti. Bu kelimeler bugün de kullandığımız kelimeler olunca çözümü daha kolay oluyor.
Bir grup arkadaşla metinleri okudukça günümüzde de benzer olayların yaşandığını gördük. Okumaya çalıştığımız ilk matbu kitap 1800'lü yılların sonunda basılmış sosyolojik bir kitaptı. Bu kitapta çok net çözdüğümüz ve aklımda yer eden bir cümle “Ne olacak bu gençliğin hali” olmuştu. Tüm değişen şartlara rağmen bu cümle hala söylenir. Bizim gençlik dönemimizde de bu gençlik iflah olmaz denirdi. ''Ne edep kaldı ne haya!'' derdi, amcalar teyzeler. Eminim duymuşsunuzdur. Şimdi de orta yaşın üstündekiler gençler için benzer şeyleri söylüyorlar. ''Bilgisayar bebesi , hocam bu çocuk bilgisayarın başından hiç kalkmıyor. Elinden telefon düşmüyor vs.''
Çocuğun elinde 2000-3000 TL. lik telefon , üstüne üstlük sınırsız internet. Çocuk elinden düşürür mü? Çocuk enerjisini atacak yer ararken oyun oynayacak alan olmayınca evin içinde nasıl enerji harcanır?
Bizim çocukluğumuzda oyun alanları yoktu ama boş arazi çoktu. Sokaklar güvenliydi, gece geç saatlere kadar saklambaç oynardık çocuk halimizle. Çelik çomak, birdir bir, güvercin taklası, dalya, yakar top... Hele komen diye bir oyun vardı; saklambaç gibi saklanır herkes, biri birini görünce İsmail seni vurdum der. İsmail vurulmuşluğu kabul eder oyun dışı kalır. Bazıları da mızıkçılık yapardı tabi. Vurdum vurulmadım derken bir hengame araya girerler oyun devam eder. Komen'de silahlar kullanılırdı; bunlar ya su tabancası ya mantar tabancası ya Almanya’dan getirilen toplu tabanca ya da tahtadan yaptığımız kendi imalatımız olan tahta tabancalar. Gazoz kapağı toplar onlarla oynardık. Sonra misket girdi hayatımıza. Futbol herkesin birinci tercihi, babalar hariç. Çünkü futbol ayakkabı düşmanıydı . Futbol topu falan yok tabi, lükstü çocuklar için. Futbol topu almak için tüm mahalle çocukları para toplasak bile çok zordu. Naylon topları keser bir biri içine koyardı çocuklar. (ağırlık yapsın diye) Sonra sonra plastik toplar geldi mahalle bakkalına, havasını indirip öyle oyardık. Saatlerce bıkmadan usanmadan . Tabi saha toprak olunca üst baş kir içinde, eve gelir fırçayı hatta dayağı yerdik ama ertesi gün yine toprak saha yine fırça. Mahallede Almanya’da çalışan birinin çocuğu varsa onlarda futbol topu bulunurdu. Takım seçmelerinde onlar mutlaka takıma girerlerdi ama kafası bozulunca alır topu giderdi. Ortada kalırdık, yalvarmak nafile. Kalırdık naylon topa... Vur aşağı vur yukarı derken Fazıl amcanın camı şangır şangır inerdi aşağı. Kimin kırdığını herkes bilirdi ama kimse ele vermezdi, aramızda para toplar taktırırdık. Bu olay haftada birkaç kez tekrarlanırdı.
Ne değişti şimdi, her şey var ama oyun alanı yok. Çocuklarımız her şeye kolay ulaşabiliyor. Bizim dönemimizde kimsede yoktu ama oyun alanı çoktu.
Şimdi herkesin elinde akıllı telefon, tablet evlerde dizüstü bilgisayar var ama oyun alanları yok.
İki gün önce alışveriş merkezinin önünde baba oğluna nasihat ediyor. “Hayat bilgisayardan ibaret değil!” Oğul surat asık, muhtemelen baba bilgisayar almamak için direniyor. Ve aynı cümle “ Ne olacak bu gençliğin hali”
Bu dönemin gençleri de yeni gelişmeler ışığında büyüyecek ve aynı cümle söylenmeye devam edecek “NE OLACAK BU GENÇLİĞN HALİ”
SELAM VE DUA ÜZERE KALIN.