En yakınından en uzağına kadar ulaşabildiği her yere adaletini ve şefkatini götüren ulu bir milletin kültürüyle yoğrulmuş bu vatan topraklarında aldığımız her nefes bizi geçmişimize karşı borçlandırıyor. Çünkü geçmişimiz, İpsalanti Usta’nın hakkını savunmaktan tutun da Ren Nehri kenarındaki köylülerin haklarını koruyacak kadar cihanşümul bir hâkimiyet anlayışına sahip. Bu anlayışa sahip olan geleneğimiz Osmanlıdan kalan topraklar üzerinde yaşayan yüce Türk Milletini güçlü olmaya, birlikte olmaya ve her zaman sapasağlam durmaya mecbur bırakıyor. Bu mecburiyet bu millet Malazgirt’ten Anadolu’ya adımını attığı zamandan; 3 aylık bebeğini ve küçük yaştaki çocuğunu bırakarak Aziziye Savunmasına katılan Nene Hatun’un ‘bir daha olsa bir daha yaparım’ demesine ve oradan da günümüze kadar geçen sürede bu yükümlülük omuzlarımızdan hiç inmedi inmeyecek de.
Tarihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek hey Koca Sultan,
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasî Padişahına. (Rıza Tevfik)
Diye arkasından pişmanlıklar dile getirilen, Necip Fazıl’ın ifadesiyle Türk’ün özünün ve temel varlığının hakkı gasp edilmiş, mağdur kurtarıcısı olan II. Abdülhamid Han da omuzlarımızdaki bu yükün farkındaydı, Niğbolu’da Sigismund önderliğindeki Haçlılara karşı mücadele eden komutanına, adına yakışır şekilde çok kısa sürede yardıma gelen Yıldırım Bayezid Han da farkındaydı, bizim de farkında olmamız gerekiyor.
Çünkü bizler; Peygamber efendimizin müjdelediği komutan olan Fatih Sultan Mehmet’in, iman gücüyle iki yüz elli kiloluk top mermisini kaldıran Seyit Onbaşı’nın, bir mektubuyla tüm cihana Osmanlının dünya üzerindeki gücünü gösteren Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarıyız. Olayları dışarıdan seyretmek yerine olayların tam kalbinde yer almayı seven bir milletiz."Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur!" diyen halifenin adaletini neşet ettiren temel yapı taşında insan sevgisi ve merhamet bulunan bir dinle müşerrefiz. Sorumluluğumuz büyük. Ve bu sorumluluk biz istesek de istemesek de omuzlarımızda. Zengin kültürümüz ve eksiksiz inancıyla milletimiz her daim var olmaya, ezelden ebede kadar bağımsız kalmaya, kendisine verilen mukaddes görevi layıkıyla yerine getirmeye devam edecektir. Aksi düşünülemez!