16 Nisan referandumuna birkaç hafta kaldı. Ancak sonuçlar hala net değil. EVET birkaç puan önde olsa da durum birbirine çok yakın.
Neden?
Ak Parti ve MHP’nin öncülük ettiği Evet cenahı yaklaşık yüzde atmış beş, yetmişlik bir potansiyele sahipken neden hala buralardan çok uzak?
15 Temmuz’da sokakları, cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sözü ile dolduran güzel ülkem acaba neden en az 15 Temmuz kadar önemli olan 16 Nisan referandumuna çekinceli duruyor?
CHP, HDP’nin temsil ettiği hayır kitlesinden daha çok kararsız muhafazakâr, milliyetçi tabanı ikna etmekle uğraşıyoruz.
Tayyip bey’in yalnız olduğunu ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin neden gerekli olduğunu şimdi daha da iyi anlıyorum.
Ak partinin içerisinde ve etrafında sessiz bir direniş var. Bizim tarafta birileri cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini istemiyor.
Hoş!
İsteyenlerin bir kısmı da niye istediğini bilmiyor. CHP hayır diyor o halde siz evet deyin yeterli olmuyor maalesef. Halkımız daha doyurucu bilgiler bekliyor.
Bu referandumdan evet çıkarttığımızda iktidarın uzun yıllar muhafazakâr camiada kalacağı iyi anlatılmalı.
Aksi halde koalisyonlar nedeniyle Ak Parti iktidarının ayağının altında hep bir muz kabuğu olacaktır.
Hayır cephesi ilk kez çok dikkatli gidiyor.
Belirli bir strateji ile hareket ediyor.
Halka birebir markaj yapıyorlar.
Halkı “tek adam” ve “yargı bağımsızlığının kalkması” gibi tedirgin edici ifadelerle yönlendiriyorlar.
Oysa biz hala yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karizmasıyla işi götürmeye kalkıyoruz. Ak Parti bugüne kadar başarılı olduysa hep somut gerçeklerden ve realist eylemlerden kazanmıştır.
Ak parti belki de ilk kez kendisini net ifade edemiyor.
Bunda da Ak parti cenahında bulunan bazı siyasilerin ve bürokratların bilinçli, ısrarlı, art niyetli sessizlikleri en büyük etkendir.
Son birkaç haftada eski Ak Partili siyasilerle Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ayrı ayrı yemek düzenlemeleri bu gerçeği onların da gördüğünü gösteriyor.
Evet’in başörtüsü yasaklarının, eğitimde engellemelerin, muhafazakâr insanların ezilip sindirilmesinin tamamen def edilmesi için olduğunu bizim insanımıza daha iyi anlatmalıyız.
İçe kapanık, başkalarının gözüne girmeye çalışan üçüncü bir dünya ülkesi olan Türkiye’den lider ülke olan, kendi siyasetini belirleyen bir ülke olmak için Evet denmesi gerektiğini ısrarla vurgulamalıyız.
16 Nisan referandumunun son 14 yıldaki kazanımları sigorta ettireceğini söylemeliyiz.
15 Temmuz saldırısının bir son değil sadece bir aşama olduğunu ve biz hazırlık yapmazsak daha büyüğü ile karşılaşacağımızı belirtmeliyiz.
Sandıktan EVET çıkması artık bizim için bir artı değil, bir zorunluluktur. Hayır çıktığı anda şimdiki bütün kazanımlarımız riske girecektir.
Biz belki bir daha en baştan başlamak zorunda kalacağız.
Bu tarihi fırsatı teptiğimizde gelecek nesillere açıklama yapmakta zorlanırız.
Bizlerin yaşadığı sıkıntıları gelecek nesillerin yaşamaması için daha güçlü bir EVET!