Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, doktorlara denklik konusunun kendilerini aştığını ve YÖK'ün yetkisinde olduğunu ifade etti. Müezzinoğlu, denklik konusunu YÖK ile görüştüklerini belirtti.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, doktorlara denklik konusunun YÖK ile görüştüklerini ifade etti. Bakan Müezzinoğlu, tıp eğitiminin önemli olduğunu, doktor diploması olana insanımızı, bebeğimizi, evladımızı, annemizi, kendimizi teslim ettiğimizi belirtti. Türkiye'de doktora ihtiyaç olduğunu ifade eden Müezzinoğlu, denklik konusunda Türkiye standartlarda eğitimi görmediği zaman, YÖK'ün denkliği onaylamadığını belirtti.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, operasyonların ve sokağa çıkma yasağının sürdüğü bölgelerde sağlık hizmetlerine ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. Bakan Müezzinoğlu Cizre'de yaşadıklarını ilk kez paylaştı.
Türkiye'nin gündemi sizin sağlığınızı nasıl etkiliyor?
- Fiziksel değil ama bir gönül yorgunluğu var. İki aydır Güneydoğu'da, Suriye'de yaşananlar gönlümüzü yoruyor. Biz hep icraata, vatandaşların sorunlarının çözümüne koşturmaya alışmışız. Sur'da oluşturulmak istenen kamuoyu algısı, şehit haberleri... Günün 24 saatinde teyakkuzda olman gereken bir Türkiye. Güzel konular konuşmak yerine gerilim gündemlerini konuşuyoruz.
Bölgede sağlık hizmetlerine erişimde sorun var mı?
- Buradaki sorun şu: Oradaki meskun, sivil vatandaşımızın huzurunu bozan terörist var. Teröristin kazdığı çukur, teröristin döşediği mayın, terör örgütünün silahlı adamları var. Silahlı terör örgütünün veya teröristin olduğu ortamın normalleşmesi, sokağın güvenliği ve huzuru için güvenlik güçleri bir çalışma yapıyor, sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Sivil, masum vatandaşımızın sağlık hizmetine ulaşımında zorluk olsa bile, ona ağır bedel ödetecek bir boşluk asla bırakmadık, bırakmıyoruz.
Ancak vatandaş mağdur oldu.
- Silvan'da aile sağlığı merkezimizi işgal ettiler. Oradaki bayrağı indirdiler. Orada vatandaşı mağdur eden, işgaldir. Vatandaşı mağdur eden bayrağın indirilmesidir. Niye? Bayrak oradan indirildiyse, bir sağlık hizmeti sunulan mekan işgal edildiyse, orada artık "Sağlık hizmeti aksıyor mu" sorusu değil, "Güvenlik var mı? Bizim sağlık çalışanlarımızın sağlık hizmeti sunma imkanı var mı?" sorusu sorulmak durumunda. Aile sağlık merkezini tahrip ediyorlar, ambulanslarımızı kurşunluyorlar. Hastanelerimiz önünde bomba yüklü aracı patlatıp hastaneyi tahrip ediyorlar. Cizre'deki hastanemize roketatarlarla saldırıyorlar, doktor odasına roket atıyorlar. Terör örgütünün terörist faaliyetleri nedeniyle bedel ödeyen bir kitle var.
Evlerini terk eden vatandaşların sağlık hizmetleri ile ilgili takibi yapılabiliyor mu?
- Aile hekimlerimizle evlerini terk etmek zorunda kalan vatandaşlarımıza, yeni adreslerine göre hizmet veriyoruz. 355 bin evinden çıkmış, misafirhanelerde, valiliklerin temin ettiği otellerde kalan, o şehirde veya başka bir şehirde akrabalarına giden vatandaşlarımızı, yeni aile hekimleriyle entegre ettik. Çocukların aşıları, hamile annelerin kontrolü aksamıyor, diyaliz hastalarımızın yeni koşullarına göre tedavileri devam ediyor. Evde kanser tedavisi gören veya evde sağlık hizmeti alan tüm hastalarımızın yeni koşullarına göre yine takipleri yapılıyor.
Güvenlik sebebiyle bölgedeki görevinden ayrılmak isteyen sağlık çalışanları oldu mu?
- "Güvenli ortamı yok" diye gidenden daha çok gönüllü gelenimiz var. O anlamda bir sorumuz yok. Sağlık Bakanlığı'nda 400 bin kadrolu çalışanımız var. 400 bin çalışanımızdan değişik nedenlerle ayrılanlar zaten oluyor. Bölgede değişik nedenlerle, hiç terörün olmadığı dönemlerde, mesela 2014'te hekim bazında bir yılda 111 ayrılan varken, bir sonraki yıl ve aynı döneme bakıldığında 137 ayrılan olmuş. Anlamlı bir farkı olduğu kanaatinde değilim.
Örgüt sağlık çalışanlarını tehdit ederek bölgeden ayrılmaya zorluyor mu?
- Tabii, "sizi kara listeye aldık" diye tehdit edilen arkadaşlarımız var. Bu bilgileri bizimle paylaşıyorlar, onlara her türlü desteği ve güvenceyi veriyoruz. Hiçbir arkadaşımız da "Ben tehdit edildim, dünyam karardı" demiyor. Cenab-ı Allah bir ömür vermiş, veren de O, alacak olan da O. Hele hele millete hizmet ederken, bir cana can katma hizmeti verirken, bir hainin pususu, tuzağı, kalleşliğiyle başına gelebilecek bir terslikten korkarak, yapacaklarından vazgeçecek bir sağlık çalışanımız bugüne kadar çıkmadı. Birçok yerde ambulanslar ve ekipler durdurulmuş tehdit edilmiş, malzemelerine el konulmuş. Gerekirse yasal düzenlemelerle o bölgede hizmet eden sağlık çalışanlarımızın hak ve hukukunu koruyan, güçlendiren düzenlemeleri Meclis'e göndereceğiz.
Cizre'de şafak vakti hüzünlendim
Cizre'ye gittiniz, orada ne hissettiniz?
- Çok hüzünlendiğim fotoğraflar gördüm. Hiç kimseye haber vermeden gittik.Güneş doğmadan helikopterle yola çıktık, güneş doğarken indik. Sabahın erken saatinde, arkadaşların bir kısmı istirahatte, bir kısmı nöbette. Hasta ziyareti yaptım, hastalarla konuştum. Bir baba kucağında bebeği ile bekliyor, bir saat sonra dönüşte yine beklediğini gördüm. "Biz, toplu halde ambulansla götürülüyoruz" dedi. "Tedavi bitti, normal çıkıp, hadi arabama, servise bineyim evime gideyim" diyemiyorsun, 4-5 hastanın tedavisi bitince toplu halde ambulans servis aracı gibi evlerine götürüyor. İçimi burktu. Oysa Cizremin insanı elini kolunu sallayarak gelmeli, tedavisini olup gitmeli. İnşallah o günler de olacak.
2 bin 271 ambulans çağrısına gidemedik
Ambulansların gidemediğine ilişkin haberler doğru mu?
- O sokaklarda ambulansın gitme imkanı yok, çünkü yol yok. Yol bırakılmamış. Çukurların kazıldığı, mayınların döşendiği yerde ambulansın sağlıklı gitme imkanı var mı? Ambulanslarımız gidebildiği en son noktaya kadar gidiyor. Biz, asla vatandaşı yalnız bırakmadık.
Güvenlik sebebiyle ulaşılamayan vaka oldu mu?
- 7 Haziran 2015 ile 29 Şubat 2016 tarihleri arasında, terör olayları sebebiyle Doğu ve Güneydoğu illerimizde toplam 3 bin 277 ulaşımında güçlük çekilen vaka çağrısı alınmıştır. Alınan çağrıların 2 bin 271'ine güvenlik sebebiyle hiç ambulans görevlendirilememiş, 140 vaka güvenli bölgeden alınmış, 20 vakaya güvenlik sağlandıktan sonra ulaşılmış, 401 vaka başka araçlarla nakledilmiş, 225 vakaya diğer sebeplerden ötürü ulaşılamamış, 220 vakada ise ambulans isteminden vazgeçilmiştir.
Neden zırhlı ambulanslara gerek duyuldu?
- İ şte işin acı tarafı bu. Yani ambulans kurşunlanıyor. Savaşta bile ambulans kurşunlanmaz. Kobani'ye çok sayıda ambulanslarımız hasta getirdi, götürdü. Oradaki teröristler, o dönemde tek bir ambulansımıza kurşun atmadı ama bugün bu teröristler ambulanslarımızı kurşunluyor. ar. Sağlık malzemelerimizi alarak terörist tedavisine götürüyorlar. Bu tür savaş ortamında ve savaş hukukunda bile olmayan insanlık dışı eylemleri yapıyorlar. 5 çalışanımızı şehit ettiler.
Kaç ambulansa saldırı oldu?
- Cizre Devlet Hastanesi'ne 3 kez roket atarlı, 9 ambulansa, bir Acil Sağlık Hizmeti (ASH) Merkezimize, bir Komuta Kontrol Merkezimize (KKM) silahlı saldırı, 6 ambulansa taşlı, 1 ambulansımıza taşlı ve molotoflu, 1 ambulansımıza molotoflu, Diyarbakır'da bir aile sağlık hizmeti istasyonumuza el yapımı patlayıcı madde ile, Mardin Mazı Dağı Devlet Hastanesi'ndeki 112 Acil Sağlık Hizmetleri'ne ve Şırnak'taki 112 KKM'ye molotoflu, Şemdinli Devlet Hastanesi önünde de bir bombalı saldırı olmuştur.15 alıkonulma olayı var.
Doktar adayları için YÖK'le görüştük
Türkiye yurt dışından yabancı doktor getirmeye çalışıyor ama çeşitli ülkelerde tıp eğitimi görmüş yüzlerce kişi YÖK'ün denklik vermemesi sebebiyle bekliyor, onların Türkiye'de doktorluk yapabilmesi için devreye girecek misiniz.
Denklik konusu bizi aşıyor, YÖK'ün yetkisinde. Tıp eğitimi önemli, tıp diplomasi hayati. Neticede diplomayı alana, insanımızı, bebeğimizi, evladımızı, annemizi, kendimizi teslim ediyoruz. Türkiye'nin aradığı standartlarda eğitimi YÖK görmediği zaman denkliği onaylamıyor ama bizim de doktora ihtiyacımız var. YÖK'ten talebimiz, tıp eğitim görmüş olanların, bizim ölçeğimizde eğitimlerinde eksik olan alanlarını tamamlayacakları bir uygulama takvimiyle, bir süreçle onları denklik alabilecek noktaya taşıyabilir miyiz? YÖK Başkanımızla bunları paylaştık. Bu alanda bir çözüm üretirlerse hem ülkemiz kazanır hem de o insanları kaybetmemiş oluruz.
Sigara yasağına yeni düzenleme
Yeşilay Haftası'ndayız. Alkol ve tütünle mücadelede Türkiye'nin durumu nedir?
- Türkiye önemli bir başarıya imza attı. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, önceki Sağlık Bakanımız ve Sağlık Komisyonu Başkanımız Cevdet Erdöl'ün bu mücadelede önemli katkıları oldu. Hükümetimiz ve Meclis uygun görürse bu yıl yeni bazı düzenlemeler yapabiliriz. Şu anda tiryakilerde sigarayı bırakma oranında yükseliş, tiryaki olma, başlama oranında düşme var. Eskiden 15-25 yaş grubunda sigaraya başlama oranıyla bugün o yaş grubu arasında sigaraya başlama oranı arasında yüzde 10'luk fark var, bu bir başarıdır. Basamak basamak daha iyiye gitmemiz lazım. Sağlık Bakanlığı olarak tütün ve tütün ürünleri, alkol ve alkolizm ile uyuşturucuyla ilgili mücadelemiz kesintisiz olarak gerektiğinde güncelleyerek, yeni yeni kararlar alarak devam edecek.
Toplumun üçte biri obez
Aile hekimleri reçetelere egzersiz yazmaya başladı, Türkiye'de obezite alarm zilleri mi çalıyor?
- Sağlıklı beslenme, hareketli yaşam ve obeziteyle mücadelemiz de yeni boyutlarıyla hep güncellenecek. Obez vatandaşa, "Şu kadar süreli, şu hareket" gibi uygun formatlarda reçeteleri artık yavaş yavaş görüyoruz. Obezite alarm veriyor. Toplumumuzun 3'te 1'i normal kilolu, 3'te 1'i fazla kilolu, 3'te 1'i de obez. Bir eylem planıyla, toplumun en az yüzde 50'sini normal kilo, geri kalanın yüzde 30'unu fazla kilolu, obezi de yüzde 20'lere indirebilmek için çalışıyoruz. Burada önemli olan sağlıklı yaşam kültürünün, sağlıklı yaşam bilincini bireye mal edebilmek.
Ölümden ömür çıkarmak gerek
Türkiye'de çok sayıda insan organ bağışı bekliyor.
- Canlıdan canlıya organ bağışında çok başarılı, çok fedakar bir ülkeyiz. Duygusalız. Akrabası, "böbreğe ihtiyacı varmış, vereyim" diyor. Ev sahibi kiracına böbreğini veriyor. Buna benzer örnekler çok ve hakikaten insani ve vicdani. Diğer yandan, kadavradan organ bağışında ise çok zayıfız. Bir trafik kazası olmuş, beyin ölümü gerçekleşmiş, duygusallığımız, evladımızın, eşimizin, annemizin, babamızın organını vermeye müsaade etmiyor. Halbuki onun ömrü bitmiş artık, ölümden ömür çıkarmak mümkün. Bırakalım, bir genci, anneyi, babayı yaşatsın, bir kalp, bir karaciğer, bir böbrek, bir kalp bir insana can olsun. Sağlıklıyken bağışlamış olsa bile yakınları rıza göstermeyince alamıyoruz. Belki, iki, üç gün sonra "keşke verseydik" diyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Duyarlılık bekliyoruz. Ölümden ömür çıkartabilmek. Diyanet İşleri Başkanımızın da tabiriyle kişinin kişiye olan sadakası.
Oraya Türk Bayrağı asılırsa gideriz
MÜEZZINOĞLU, TBMM Genel Kurul'nda şunları söyledi: "2 yıl önce 'IŞİD'ciler Suruç'ta tedavi ediliyor' dendi. Yine çıktım 'Ben tedaviye ihtiyacı olanın kim olduğuna bakmam. Ben tedaviye ihtiyacı varsa onun tedavisini yaparım. Suçluysa o güvenliğin görevidir' dedim. Dolayısıyla buradaki temel duruşumuz insanı yaşatmaktır. Sağlığa ihtiyacı olana sağlık hizmetini vermektir. Şırnak Silopi'de bizim 4 numaralı aile sağlığı merkezimizdeki Türk bayrağı hainler tarafından indirildi ve buraya bir paçavra asıldı.
Şimdi burada terörist tedavi edemeyiz. Buradaki vatandaşımızı da tedavi edemeyiz. Burada tedaviyi yapabilmemiz için ay yıldızlı bayrak burada dalgalanacak. İkinci sınıf vatandaş muamelesinin, asimilasyonun ne olduğunu sizden daha iyi bilirim ama bir şeyi daha bilirim, vatanın, bayrağın, milletin ne olduğunu sizden daha iyi bilirim. Oralarda biz hekimlik yeminimize sadık kalabilmek için diyoruz ki o teröristler silahı bırakacak ve o teröristler silahı bıraktığı zaman sorunumuz yok."