Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesi kararına Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'dan tepki geldi.
Eğitim-Bir-Sen, Danıştay 8. Dairesi’nin, Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmesi kararına, 81 ilde basın açıklaması yaparak tepki gösterdi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bu kararın alınmasının ardından yaptığı açıklamada, “Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan Öğrenci Andı’nın kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşmanın sağlanması, demokratik bir Türkiye’nin inşası adına Eğitim-Bir-Sen olarak biz de destek vermiştik. Ancak Danıştay 8. Dairesi, idarenin takdir hakkını hiçe sayarak, hukuki denetimin dışına çıkıp hiçbir pedagojik ve bilimsel veriye dayanma ihtiyacı duymadan ilköğretim okullarında Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiştir. Pedagojik veya hukuki hiçbir dayanak göremediğimiz gerekçeli kararda, ülke gerçekliği ve toplumsal mutabakat bir yana, uluslararası hukuk ve anayasa dahi görmezden gelinmiştir” dedi.
Kararda, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, darbe dönemi anayasalarıyla şekillenen eski Türkiye’nin ezberlerinin gerekçe olarak sunulduğunu, hukukun evrensel ilkelerinin göz ardı edilerek toplumsal birliğe ağır bir darbe vurulduğunu kaydeden Yalçın, şu sözlerle açıklamasına devam etti:
Dayatmacı, ayırımcı, dışlayıcı, Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, birçok uluslararası sözleşmeye ve doğal hukuka aykırı, eski Türkiye’nin en önemli vasfı olan toplum mühendisliğinin tezahürü, farklılıkları yok sayan hatta zor kullanarak değiştiren, tek tipleştirme politikasının esas alındığı, militarist toplum kurma özleminin ürünü olan Öğrenci Andı’nın tekrar hortlatılması sonucunu doğuracak bu kararı kabul etmediğimizi dile getiriyor; itiraz merciinin adaleti ve hukuku tesis edeceğine olan inancımızı koruyoruz. Bu karar, ülkemizde son on beş yıldır insan hakları ve demokrasi alanında gerçekleştirilen atılımların ve kazanımların idarenin hukuki denetimini yapmakla yükümlü yargı mensuplarınca halen benimsenemediği ve içselleştirilemediğini göstermektedir. Ne yazık ki, yargıyı, askeri darbelerle şekillendirilen müesses nizamın temsilcisi konumuna indirgeyen eski Türkiye alışkanlıklarının halen devam ettiği görülmektedir.
Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip’tir. Reşit Galip, Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Aynı Reşit Galip, insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. 30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz” şeklindeki ifadelerine atıfta bulunan Yalçın, “Andın arka planında hiçbir bilimsel ve pedagojik gerekçe bulunmadığını, 1930’lu yılların totaliter rejimlerine öykünmenin çirkin bir tezahürü olduğunu ortaya koyan bu tespit, bugün dahi geçerliliğini ve canlılığını korumaktadır. Mahkemeye göre Millî Eğitim Bakanlığı Öğrenci Andı’nı kaldırırken bilimsel bir gerekçeye dayanmamıştır. Ancak aynı mahkeme, andın kaldırılmasının eğitime etkileri ya da gerekliliği konusunda hiçbir bilimsel gerekçe öne sürememiş, kararını hiçbir bilimsel veriye veya araştırmaya dayandıramamıştır. Yine kararda, Öğrenci Andı’nın kaldırılmasındaki eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından araştırma, inceleme ve tespit yapılmadığı ileri sürülmektedir. Oysa kararın dayanağı kılınan Millî Eğitim Temel Kanunu ve uzun süredir uygulanmakta oluşunun arkasında eğitim biliminin hangi gereklerinin ve hangi pedagojik formasyon ilkelerinin durduğu mahkemece göz ardı edilmektedir.
Andın “Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan millî eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikte” olduğu gibi kerameti kendinden menkul bir gerekçeye yer verildiğini, ancak bunun neye dayanarak tespit edildiğinin koca bir soru işareti olarak durduğunu vurgulayan Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Millî Eğitim Bakanlığı’nın savunmasında, Danıştay 8. Dairesi’nin söz konusu kararına adeta mesnet oluşturacak bir tarzda andın okunmasının fiziki zorlukları dile getirileceğine, uygulamanın kaldırılmasının haklı gerekçeleri nitelikli bir şekilde yer alabilirdi. Kanaatimizce, uygulamanın kaldırılması kararıyla ilgili olarak o dönem zarfında ortaya konulan gerekçeler, andın uluslararası hukuka aykırılığı, kaldırılması sonrası toplumsal barışa yapmış olduğu katkı, totaliter dönemlerin bir uygulaması olarak bugünün dünyası ve Türkiyesi’ne uygun olmadığı gibi gerekçeler ve de yasal gerekçeler çok detaylı bir şekilde savunmada bir manifesto gibi yer almalıydı. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Millî Eğitim Bakanlığı’na, 2013’te verdikleri bu kararın arkasında durma çağrısı yapıyoruz. Bu konuda sorumluluk siyasi iradenindir. Danıştay’ın söz konusu dairesinin aldığı ideolojik nitelikteki bu karar, öncelikle toplumsal barışa ve siyasi iradeye yönelik bir girişimdir. Bu antidemokratik ve evrensel hukuka aykırı karara tepkisiz kalınmamalı, andın kaldırılması kararının arkasında durulmalı, insan hakları ve demokrasi alanında elde edilen toplumsal kazanımlar kararlıkla korunmalıdır.”