Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Liyakat ve Kariyer Sistemi’ konulu seminerde önemli açıklamalarda bulundu.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, Kırklareli Şubesi’nin düzenlediği ‘Liyakat ve Kariyer Sistemi’ konulu seminerde konuşma yaptı. Eğitime ve sisteme yönelik açıklamalar yaoan Olçum, ülkenin, milletin ve kamu görevlilerinin yarınlarına dair idealleri olan ve bu ideallerinin gerçekleşmesi için çaba harcayan bir teşkilat olduklarını ifade ederek, “Temel amacımız ve varlık nedenimiz, hak ve özgürlükleri korumak, eğitim çalışanlarının sorunlarını çözüme kavuşturmak, geleceğimiz olan çocuklarımızın ve gençlerimizin iyi ve başarılı birer insan olmalarını sağlamak ve nitelikli bir eğitim sisteminin kurulmasını temin etmektir. Bunun için ter akıtıyor, çalışmalar yapıyor, raporlar hazırlıyor ve çözüm önerileri geliştiriyoruz. Fark oluşturan çalışmalarımızdan biri de ‘Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi’ raporudur. Hak, adalet, liyakat ve kariyer ölçülerine uygun dizayn edilmiş bir eğitim yönetimi modelinin kazananı milletimiz olacaktır” diye konuştu.
Olçum, okul yöneticilerinin geçmişte olduğu gibi, sadece mevzuatı uygulayan ve okul binasından sorumlu kişiler olmadığına değinerek açıklamasına şu şözlerle devam etti:
“Türkiye’de belli başlı personel düzenlemeleri, ülkenin karşılaştığı siyasal ve ekonomik dönüşüm ve krizlere denk düşmektedir. Söz konusu düzenlemeler, kalıcı çözüm arayışlarından çok, günü kurtarma endişesini yansıtmaktadır. Genel olarak kamu personel rejimi, özelde de eğitim yönetiminde, uzun vadeli ve aşamalı olarak nitelik faktörünü ön plana alan sistemsel bir dönüşüm, hukuksal altyapısı ile birlikte oluşturulmak zorundadır.
Eğitim köklü bir yapısal reformdan geçirilmedikçe hiçbir şey değişmeyecek
Bu yüzden de millî eğitim politikalarında, alandan kopuk, paydaşlardan uzak bir bakış açısıyla geliştirilen stratejiler devam ettiği müddetçe ve eğitim köklü bir yapısal reformdan geçirilmedikçe hiçbir şey değişmeyecek, her şey eskisi gibi kalmaya devam edecektir.
Rapordan önce Öğretmenler Komisyonu, Yöneticiler Komisyonu, Maarif Müfettişleri Komisyonu ve Şube Başkanları Komisyonu oluşturarak çalışmalar yaptıklarını dile getiren Olçum, komisyon çalışmalarından sonra konunun hukuki ve mevzuat boyutunu, tarihsel boyutunu ve dünyadaki örneklerini incelediklerini, öğretmenler, eğitim yöneticileri ve denetim elemanlarından oluşan komisyonlardan alınan görüşlerin ve akademik araştırmaların incelenmesi sonucunda liyakat ve kariyer esaslı bir eğitim yönetimi sistemi için Türkiye’nin güçlendirmek zorunda olduğu dört temel alan olduğu kanaatine vardıklarını kaydetti.
Adil bir seçme ve atama sistemi yürürlüğe girmeli
Temel alanların, eğitim kurumları yöneticilerinin mesleki güvenceye kavuşturulması, eğitim yöneticilerinin meslekî yeterliliklerinin ve standartlarının geliştirilmesi, etkili eğitim için nitelikli eğitim liderlerinin yetiştirilmesi ve objektif, adil bir seçme ve atama sisteminin yürürlüğe konulması gerektiğini belirten Olçum, şunları söyledi:
“Eğitim kurumlarına yönetici seçiminde, belli bir süre öğretmenlik tecrübesi, eğitim yönetiminde yüksek lisans derecesi, yazılı sınav başarısı ve atamadan önce belli bir süre eğitim kurumları yöneticiliği yeterlilik eğitimini başarıyla tamamlamış olmak gibi asgari şartlar aranmalıdır
Geleceğe odaklanılmalı
Görülmemiş bir değişimin yaşandığı bugünün dünyasının; meraklı, öğrenmeye istekli, üretken, öz güvenli, kendini iyi ifade edebilen, ömrü boyunca yeni şeyler öğrenebilecek ve yeni fikirler bulup bunları uygulayabilecek insan kaynağına ihtiyacı vardır. Türkiye’nin de içinde yer aldığı sanayi devriminin geleneksel eğitim modelleri, 21. yüzyılın gerektirdiği becerilere sahip insan yetiştirmekte ciddi zorluk çekmektedir. ‘Yapınız ne kadar yüksek olacaksa, temelleri o kadar derine inmelidir’ ilkesi ışığında Türkiye, eğitimde köklere inmek ve bu enerjiyle geleceğe odaklanmak zorundadır.
Sivil toplum örgütlerine düşen görev, öncelikle milletin yanında bu mücadeleye omuz vermek, sonra da kınayıcının kınamasından korkmadan adaleti, hakkı, hakikati ve iyiyi savunmaktır. Dünyada güçlünün güçsüzü ezmediği, ihtirasların yarışmadığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir toplum düzeninin oluşturulması; ahlaka, adalete, erdeme ve liyakate dayalı bir siyasi ve ekonomik düzenin kurulmasına bağlıdır. Kötü yönetim sorunuyla birlikte, geri kalmış toplumların çözüm bulmakta zorlandığı meselelerin başında eğitim gelmektedir. Eğitim ise her türlü kurtuluşun, toparlanıp yeniden kendine gelmenin, dirilişin, köklü bir değişiklik yapma ihtiyacının olduğu biricik alandır. Eğitim yönetiminde liyakate dayalı bir seçme sisteminin kurulabilmesi hâlinde; kamu gücünün yeteneğe ve kişilerin bireysel üstünlüğüne göre paylaşıldığı, en bilgili, en vasıflı, en nitelikli ve en ehil kişilerin görev yapma şansı yakalayabildiği bir model kurulmuş olacaktır. Bunun neticesinde doğru ve kaliteli yöneticilerle yürütülen eğitim hizmetlerinde verimlilik artışı sağlanır, ekonomik kayıplar yaşanmaz ve doğrudan doğruya vatandaş memnuniyeti artmış olacaktır. Böylelikle de vatandaşın devlete, vatandaşın vatandaşa olan güveni sarsılmamış olacaktır. Türkiye’de hak, adalet, liyakat ve kariyer ölçülerine uygun dizayn edilmiş bir eğitim yönetimi modelinin kazananı milletimiz olacaktır.”