Eğitim-Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
‘Yargı, siyaseti ve toplumu dizayn etme, vesayet tesis etme hastalığından son 10 yılda tüm yaşananlara rağmen hala kurtulamamış. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Siyasi irade, insiyatif alarak bu hastalığı tedavi edecek acı ilacı tatbik etmelidir.’
‘Danıştay’ın Milli Bayramlar ile ilgili aldığı iki karar,
Ardından Andımız kararı,
FETÖ davasına müdahil olmak isteyen Cumhurbaşkanlığı avukatlarının salondan çıkarılması. Şimdi de Danıştay savcısının “TSK’da başörtüsüne” karşı çıkıp başörtüsü yasağı istemesi. Anlamı şu; Yargısal aktivizm dönemini tekrar yaşıyoruz.
Birde İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ergenekon Terör Örgütünün varlığı ispatlanamamıştır.’ diyerek vermiş olduğu kararlar gösterdi ki;
Yargı, siyaseti ve toplumu dizayn etme, vesayet tesis etme hastalığından son 10 yılda tüm yaşananlara rağmen hala kurtulamamış. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Siyasi irade, insiyatif alarak bu hastalığı tedavi edecek acı ilacı tatbik etmelidir.’ Diyerek açıklamasına devam etti;
‘28 Şubatta FETÖ’ya yol veren 28 Şubatçıların Kılıç artıkları ile FETÖ’nun kılıç artıkları ittifakını görüyoruz. 28Subatta da 28 Şubatın taşeronları daha sonra Ergenekon Terör Örgütüne dönüşecek yapının FETÖ’ya yol verdiğini de unutmadık. Evet aklımızla, hafızamızla alay eden bir örgüt var. Bu örgüt mensupları dün FETÖ’ya yol verirken bugün En medyatik FETÖ karşıtı kıvraklığını gösterebiliyorlar.
Sevgili Ahmet Kekeç’in Star Gazetesindeki ‘Ergenekon yok, tamam... Peki, rezilliklerinizi nasıl açıklayacaksınız?’ başlıklı yazısından bir alıntı yaparak açıklamasına devam eden Başkan Metin;
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktu ama Çetin Doğan diye bir şey vardı... BÇG’nin kurucusu ve yürütücüsü olarak nam yapmış bu şahsın ağzından “darbe” sözcüğü eksik olmazdı... Ne zaman önüne bir mikrofon konulsa (seçimle gelmiş meşru iktidarı hedef göstererek), “Tepeleneceksiniz” diye ünlerdi.
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktu ama Şener Eruygur diye bir şey vardı. Biricik mesaisi, irtica operasyonları düzenleyip, bir darbeye altlık yapmaktı.
Darbe niyetini gizlemiyordu.
Hatta kapalı devre toplantılarda darbe çağrıları yapıyordu.
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktu ama “e-muhtıra” diye bir şey vardı...
Cumhuriyet mitingleri vardı...
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktu ama bakanlara dirsek atan, başörtülülerin bulunduğu tören kıtasını terk eden, Başbakan geldiğinde ayağa kalkmayan “laik” (!) generallerimiz vardı.
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yoktu ama “Yüzde 98’le de gelseler, başörtülü öğrenciyi bu üniversiteye sokamazlar” diyen, seçimle gelmiş Başbakanı “Başbayi” diye aşağılayan terbiyesiz rektörler vardı.
Biz kabul ediyoruz:
Ergenekon ve Balyoz diye bir şey yok...
Peki, siz yol açtığınız ve aktörü olduğunuz bu “rezillikleri” kabul ediyor musunuz?
Şenol Metin açıklamasında 28 Şubatta etkili olan kadronun daha sonra ERGENEKON olarak yapılandığını ve Ergenekon’un FETÖ ile yaptığı stratejik işbirliğine vurgu yaptı. Açıklamasının devamında;
‘28 Şubatta FETÖ’ya yol verdiniz, gelişip serpilmesi için her türlü imkanı FETÖ’ya sundunuz. FETÖ’yu 15 Temmuz’da isyana cesaretlendiren de Sizdiniz. Millet cumhuriyet mitinglerini nasıl meydanlarda boğdu ise FETÖ Kalkışmasını meydanlarda nasıl tasfiye etti ise, Yine edecek. Milletin kadim irfanı size fırsat vermeyecek.’ Dedi.
Şenol Metin açıklamasının devamında, “28 Şubat’ın Taşeronları ile FETÖ’nün kılıç artıklarının bir operasyonuna daha şahit oluyoruz. Son FETÖ’cü ve dahi son 28 Şubatçı tasfiye olmadan Türkiye ve Türk Demokrasisi emniyette olmayacaktır” dedi.
Sitemize yaptığı açıklamanın ikinci bölümünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesine dair kanunun uygulanması ile ilgili olarak yaptığı ‘Kadının beyanı yeterli’ açıklamasına doğru bulmadığını ifade eden Başkan Şenol Metin açıklamasında;
‘İddia sahibi iddiasını ıspatla mükelleftir.’ Kuralı insanlığın bidayetinden beri hukukun temel kaidesidir. Ayrıca her insanın yalan söyleyebileceği de bir gerçektir. Bu çerçevede Bakan hanımın bu açıklaması; hukuki gerçeklik ile de, İslamın temel kaideleri ile de ve dahi insanlığın binlerce yıllık ortak kültürel birikimi ile de bağdaşmamaktadır. İnsani değildir, islami değildir, ve dahi hukuki değildir. Gözden geçirilmesi zarurettir.’ Dedi. Devamında;
Hakk’ın tespiti ve adaletin tesisinin esas olduğunu vurgulayan Metin, “Batıl’ın ve Batı’nın aile hukukunun Batı ailesini ve toplumlarını ne hale getirdiğini lütfen görün. Siyaseti dizayn eden Kırmızı Kitap, eğitimi dizayn eden Beyaz Kitap gibi aileyi de dizayn eden Mor Kitap gibi bir kitap var ise aziz milletimizin bunu bilmeye hakkı vardır. Millet nasıl daha önce vesayet tesis eden bu kitapları tarihin çöplüğüne attı ise bu vesayeti de aşacak azim ve kudrete sahiptir. Bizim aileyi dolayısı ile kadını da koruyan bir toplum ve hukuk tasavvurumuz vardır. Kök değerlerimize dönmemiz yeterli. Cumhurbaşkanımızdan müdahil olmasını temenni ediyor uz. 2012’de AB Uyum Yasaları çerçevesinde çıkardığımız 6284 Sayılı kanunun uygulaması aileyi tehdit etmektedir. Şiddeti önlemesi öngörülürken bizatihi şiddet üretmektedir. İsviçre’den tercüme ederek iç hukuka transfer ettiğimiz Medeni Kanun ve AB Muktesebatı uğruna tesis ettiğimiz bu mevzuat gözden geçirilerek kök değerlerimize uygun bir aile hukukunun tesisi için çalışma yapılmalıdır.” diyerek sözlerine son verdi.