Memur-Sen Ankara İl Başkanları ile İstişare Toplantısında konuşan Başkan Mustafa Kır, "NATO skandalında ya NATO'nun ya da FETÖ'nün parmağı var" dedi.
Skandalda Ya NATO'nun Ya da FETÖ' nün parmağı var.
Karayolları Ankara 4.Bölge lojman Tesislerinde Şube Başkanlar İl İstişare Toplantısında konuşan Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır: Norveç'te NATO Ortak Harp Merkezi’nin yönettiği tatbikatta yaşanan "Skandalda ya NATO'nun Ya da FETÖ' nün parmağı var!" Dedi.
Kır'ın konuşması şunları söyledi. 8-17 Kasım 2017 tarihleri arasında Norveç'te NATO tarafından tertiplenen tatbikatta “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün resminin düşman ülke liderleri arasında gösterilmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise Düşman ülke liderleri ile işbirliği yapan 'düşman' hedefler arasında kodlanması ile NATO'nun skandallarına yeni bir skandal daha eklenmiştir. NATO'nun skandalları ne ilktir nede son olacaktır. NATO'nun bu iki yüzlü tutumunu şiddetle nefretle kınıyorum.
Norveç'te NATO Ortak Harp Merkezi’nin yönettiği Trident Javelin tatbikat devam ederken yapılan sunumda T.C. Devletinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in heykeli, “Düşman Liderler” bölümünde gösterilmiş, tatbikatın farklı bir oturumunda ise; Recep Tayip Erdoğan adına açılan “sahte bir hesap”ta Cumhurbaşkanı Erdoğan “düşmanla iş birliği yapan hain olarak gösterilmiştir. NATO tatbikatında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef tahtasına konulması Skandalının Subay Deniz Binbaşı Ebru Nilhan Bozkurt tarafından ortaya çıkarılması ile birlikte Sn:Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın, “Böyle müttefiklik olmaz, oyun başka.” diyerek olayı protesto etmesi, tatbikata katılan askerlerimizin geri çekilmesi, olaya sebebiyet verenlerden hesabının sorulmasının istenmesi ve bu olayın takipçisi olacağının vurgulaması üzerine, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “Olaylar, tek bir kişinin eylemlerinden kaynaklanıyor, NATO’nun görüşü değildir!” şeklinde üst üste özür beyan eden açıklaması gelmiştir.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e soruyoruz “Ne zamandan beri NATO toplantıları bir kişinin inisiyatifleriyle yapılmakta,ve ne zamandan beri üst komutanların onayı alınmadan programlar yürürlüğe sokulabilmektedir?
Zira NATO bir güvenlik örgütüdür. Her konuda planlı hareket eden ve hedef noktasını öngörülen plan çerçevesinde belirleyen bir güvenlik örgütünün içine rast gele birisinin sızabileceğini veya böylesine alçakça ifadelerin sehven yapılabileceğini düşünmek mümkün müdür? Durum böyle olunca kendi güvenliğini koruyamayan ve uluslararası alanda son derece ciddi bir kurum olarak tanınan bir örgütün üye ülkelerin güvenliğini koruyabilmesi düşünülebilir mi?
Skandalda Ya NATO'nun ya FETÖ' nün parmağının olduğu aşikardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye'yi hedef alan bu menfur olayda ya NATO'nun veya FETÖ' nün parmağının olduğu aşikardır. Tarihi seyir içerisinde ülkemizin karşı karşıya kaldığı terör hadiseleri,açık ve post modern darbeler son olarak ta 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe kalkışması sürecinde NATO'nun aldığı tavır ve izlediği yol takip edildiğinde NATO'nun iki yüzlü icraatları bize bu gerçeği ifade etmektedir.
NATO tarafından 15 Temmuz hain darbe kalkışması öncesi İncirlik Üssünde, darbe ile ilgili 16 toplantının gerçekleştirilmesi; darbe gecesi darbede kullanılan jetlere İncirlik Üssü’nden kalkan tanker uçaklarıyla havada ikmal yapılması,
15 Temmuz sonrası kaçan FETÖ'cülerin çeşitli ülkelerde NATO Üslerini sığınak olarak seçmeleri, ABD'den sığınma talep eden Darbeci General Mustafa Zeki Uğurlu'nun NATO toplantısına kabulü, yine ABD'de yapılan NATO Parlamenterler Asamblesi zirvesine FETÖ'cü Emre Çelik'in davet edilmesi gibi olaylar NATO-FETÖ ilişkisini gözler önüne sermekte ve FETÖ' nün NATO'nun bir taşeronu olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan ABD (NATO) tarafından PKK/PYD-YPG gibi terör örgütlerini Türkiye’ye rağmen müttefik ilan edilmesi ve terör örgütlerine binlerce TIR silah yardımının yapılması,
DEAŞ’in Rakka'da boşalttığı yerlere PYD-YPG'yi yerleştirerek, DEAŞ’ın daha sonra bir başka İslam coğrafyasının parçalanmasında kullanılmak üzere silahlarıyla birlikte, törenle tahliye edilmesi,
NATO'nun yeni Düşmanı İslam'dır.
Daha geçmişe gidersek; bilindiği üzere NATO Küresel Sömürü Düzenini kuran güçler tarafından Sovyet Blokuna karşı, bir savunma ittifakı olarak oluşturulmuştur. Ancak Soğuk savaşın bitmesi ve Komünist birliğin dağılması ile NATO'da tamamen yapısal bir değişikliğe gidilerek düşman İslam ve Müslümanlar olarak belirlenmiştir. Böylece NATO İslam coğrafyasında kimlerin iktidara getirilip kimlerin iktidardan uzaklaştırılacağına karar veren bir örgüt konumuna dönüştürülmüştür.
1990 yılında İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın, İskoçya'daki NATO zirvesinde yeni düşmanın ‘İslam' olarak belirlendiğini açıklaması,
NATO Genel Sekreteri ve ABD Başkan adaylarından Willy Claes'ın, 2 Şubat 1995'te: "Fundamentalizm (yani İslam), en az komünizm kadar tehlikelidir." İfadesi,
11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD Başkanı George Bush: “Terörizme karşı yürütülen haçlı seferi (olacak) bu savaş zaman alacaktır” demesi.
2011 yılının ortalarında Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin : “Libya'ya karşı NATO'nun kullanılması, bir Haçlı Savaşıdır” sözleri
Rusya ile S-400 Savunma Sistemleri görüşmeleri sürdürülürken, NATO müttefiki ABD, Yunanistan ve Almanya, Patriot ve Stinger füzeleriyle ‘Potansiyel rakipleri caydırmak’ ve ‘Tartışmalı bölgelerde savaşmaya hazır olmak’ “Doğudaki düşmana karşı” Artemis Saldırısı tatbikatında ‘Potansiyel rakip’ Türkiye, ‘tartışmalı bölge’ olarak ise ‘Adalar’ın gösterilmesi NATO'nun tek düşmanının İslam ve İslama coğrafyasının lideri konumunda olan en güçlü müttefiki olan Türkiye olduğu iddiasını ispatlamaktadır.
Son olarak ta Norveç'te NATO Ortak Harp Merkezi’nin yönettiği bir organizasyonda en güçlü müttefikine karşı böyle bir ihanetin reva görülmesi bireysel bir çıkış değil, Nato'nun Türkiye'ye karşı gerçek düşüncesinin izharıdır. Bütün bu açıklananların ışığında NATO dost mudur, müttefik midir? sorusunu kendimize sorabiliriz. Verilebilecek en hafif cevap "böyle dost ve müttefik düşman başına"dır.
NATO İslam ülkelerinin bölünüp parçalanmasını amaç edinen bir şer ittifakıdır.
NATO bu haliyle üye ülkelerin güvenliğini sağlamakla görevli bir örgütten ziyade, başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin bölünüp parçalanmasını amaç edinen bir şer ittifakı olarak karşımızda durmaktadır.
Bilindiği üzere NATO konseptinde oluşturulan Şer İttifakı(ABD, İNGİLTERE ve AB ülkeleri) Siyonizm'in hedeflerini NATO aracılığıyla ile gerçekleştirmektedir. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de ve diğer İslam coğrafyasında meydana gelen olaylar bunun sonucudur. NATO (ABD, İNGİLTERE, AB ) Şer İttifakı'nın bizi açık ve gizli olarak öteden beri düşman ilan etmesi bu skandalla ortaya çıkan bir olay değil, öteden beri tekrarlanan skandallara bir yenisinin eklenmesidir. Ve bu arka arkaya yaşanan gelişmeler ile 15 Temmuz’daki NATO/FETÖ ittifakının Türkiye’yi işgali planının örtüştüğü de artık açık bir gerçektir.
Elbette devletimizin,hükümetimizin bu konuda aldığı kararların sonuna kadar arkasındayız. Ancak şimdi tekrar bir soru daha soruyorum. Her fırsatta bize düşmanlık yapan ve fiili olarak düşmanlığını her fırsatta gösteren ABD ve onun güdümündeki NATO’da hâlâ bizim ne işimiz var?
Çözüm tatbikattan çekilmek değil, NATO'dan çıkmaktır.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in “Olaylar, tek bir kişinin eylemlerinden kaynaklanıyor, NATO’nun görüşü değildir!” şeklindeki özür beyan eden açıklaması asla gerçekçi olamaz olayın faili konumundaki NATO görevlilerinin uzaklaştırılması ile de sorun örtbas edilemeyecek kadar derin ve hazindir. Bu küstah olay karşısında alınacak tavır bellidir. Tatbikattan çekilmek değil, NATO'dan çıkmaktır.
İncirlik Üssü hâlâ bu şer ittifakına hizmet sunmaya devam ettiği ve ABD’nin Türkiye’deki diğer üsleri kapatılmadığı sürece biz bu N yaşanması kaçınılmazdır.
Sorun NATO tatbikatından asker çekmekle değil NATO' dan çıkmakla,İncirlik üssünü NATO ittifakına ve ABD'nin Türkiye’deki diğer üslerini kapatmakla, İslam ülkeleri ve şer ittifakının dışında barış yanlısı ülkelerin de içine alındığı İslam Ülkeleri güvenlik teşkilatının oluşturulması ile çözülebilir.
Çünkü; Şeytanla dostluk kurarak cennete giremeyeceğimiz gibi şer ittifakı ile omuz omuza vererek ne kendi güvenliğimizi, ne de İslam Coğrafyasının parçalanmasını önleyebiliriz.
MUSTAFA KIR
MEMUR-SEN ANKARA İL BAŞKANI