Rahmetli annem abilerim veya ben evlenmeden önce hastalandığında; “Allah mürüvvetinizi görmeden ruhumu almasın inşallah.” derdi. Bu bir temenniden öte ince bir mesajdı bizim için. Biz de bütün Türk halkı olarak bu duayı şöyle değiştirsek yerinde olur kanaatindeyim. “Allah’ım Ayasofya Camii ibadete açılmadan ruhumu alma.”
Osmanlının son dönemleri darbelerle, isyanlarla geçti. Herkes ülkenin kurtuluşu için çareler düşünüyor ve her bir denemede bir ülke kadar toprak kaybediyorduk. Bunların bir kısmı elbette iyi niyetli vatanperver subaylar veya devlet görevlileri ama epeyi bir kısmı ise başka ülkelerin ajanları ya da vatan haini yerli işbirlikçileriydi.
Atalarımızın kanlarıyla, canlarıyla vatan toprağı yaptığı yerler bir bir kaybedildi. Sebeplerini saymaya, yazmaya kalksak uzunca bir makale olur. Nihayetinde üç kıtadan bir kıtanın onda birine razı olmak zorunda bırakıldık.
Maceraperest paşalar yüzünden I. Dünya Savaşı’na katıldık ve kaybettik. Bu yenilgi maddi-manevi bir çok şeyi de beraberinde kaybetmemize neden oldu. İşte kaybettiğimiz savaşın blançosu:
1- İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak; ancak Osmanlı Devleti anlaşma koşullarına uymazsa İstanbul Türk’lerden alınacak.
2- Boğazlar her zaman bütün devletlerin gemilerine açık tutulacak. Uluslar arası bir komisyon Boğazları yönetecek ancak komisyonda Türk üye bulunmayacak. Bu komisyonun ayrı bir bütçesi ve bayrağı olacak.
3- Anadolu’nun doğusunda iki yeni devlet kurulacak.
4- Ege Bölgesi’nin büyük bir bölümü ile İzmir Yunanlılara verilecek. Ayrıca, Midye-Büyükçekmece çizgisinin batısında kalan Trakya bölümü de Yunanlıların olacak.
5- Arabistan ve Irak İngiltere’ye verilecek.
6- Urfa, Antep, Mardin ve Suriye Fransa’ya verilecek, Adana’dan Kayseri ve Sivas’ın kuzeyine kadar uzanan bölge, Fransa’nın nüfuzu altında bulunacak.
7- İzmir bölgesi dışında tüm Batı Anadolu, Afyon’dan Kayseri’ye kadar uzanan çizginin güneyinde kalan topraklar İtalyan nüfuz bölgesi olacak.
8- Osmanlı Devleti’nin askeri gücü 50.700 kişiden ibaret olacak, Ordunun ağır silah ve uçakları bulunmayacak, deniz kuvveti 13 savaş gemisini geçmeyecek.
9- Azınlıklara geniş haklar verilecek.
10-Mali ve adli kapitülasyonlar (ayrıcalıklar) en ağır şekilde müttefik devletlere açık olacak.
Bu maddeler 2013 yılındaki maddelere benziyor mu ne dersiniz. Yukarıda da görüldüğü üzere normalde Almanya ve İngiltere-Fransa arasında geçmesi gereken savaşa bizde dahil edilerek koskoca bir İmparatorluğun sonu getirilmiştir. Sonrasını daha yakından biliyoruz. Kurtuluş Savaşı ve yeni ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti. Türk ve Müslümanların son kalesi.
Çok badireler atlattı. Üzerine çok planlar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Bütün bir dünya birlik olup toplu halde geliyorlar. Siz doğuda PKK’ya vuruyorsunuz sesi I. Dünya Savaşı’na birlikte girdiğimiz Almanya’dan geliyor. Şimdi daha iyi anlayabildik mi kimlerle ittifak yaptığımızı.
Sürekli plan denemeleri, sürekli yoklamalar. Darbeler, yoksulluk, kıtlık, iç karışıklık. Bildiğimiz denemeler.
Türkiye Cumhuriyeti üç yüz yıllık makus talihini Cerablus’a girerek değiştirdi inşallah. Bütün planlar altüst oldu ama durmayacaklar. Bizde durmayacağız. Hamleye hamle. Onlar şu ana kadar devamlı içimizdeki piyonlarını öne sürdüler. Sürekli şah çektiler ama bizden karşılığını gördüler. Şimdi Mescidi Aksa ile canımızı acıtırken onlar. Bir hamlede bizden gelmeli ve Ayasofya’nın zincirleri kırılmalı. Ayasofya’nın yani tüm insanlığın zincirleri kırılmalı. Ayasofya’nın yani tüm mazlumların, masumların zincirleri kırılmalı. Ayasofya’nın yani benliğimizdeki zincirler kırılmalı. Ayasofya restarosyona alınmalı. Kırılmış dökülmüş yerleri tamir edilmeli tıpkı zihinlerimiz gibi. Ve bütün dünyaya haykırmalıyız Irak’ta adalet, Suriye’de adalet, Afganistan’da adalet ve yurtta adalet, dünyada adalet diye. Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın.
“Allah’ım Ayasofya’nın mürüvvetini görmeden ruhumu alma.” Amin. Selam ve dua ile...