Devlet televizyonundaki bir röportajda, Milli Takımlar Futbol Direktörü Sayın Terim, Ramazan ayına rastlayan EURO 2016’da futbolcuların oruç tutup tutmayacağına ilişkin soruya :”Eğer maça uzun zaman varsa, oyuncular oruç tutabilir. Ama iş varsa, sonra tutarlar. Bu sağlıkları için önemli çünkü. Biz onların yerine tutarız, zaten hep birlikte tutuyoruz. O sıcak ortamda iki antrenmanın olduğu günde oruç tutmak, sağlıklı olmayacaktır. Ama bizim arkadaşlarımız, futbolcularımızın manevi ortamını çok iyi sağlayacaktır” cevabı ile iftar ve sahur programları yapmayı planlayan TV yöneticilerine göz kırpıyordu. Mustafa ÖZÇELİK ’in ‘TV Uleması’ diye tanımladığı mevsimlik işçi statüsündeki SGK güvenceli Ramazan hocalarının da tahtını sallıyordu bu açıklamayla bir anlamda.
Hırvatistan maçı öncesi basın toplantısında ise Sayın Terim’in spor kamuoyuna açıklama yaptığı platformun önündeki masaya dizilen mikrofonların hemen yanında su şişeleri sıralanmıştı. Su şişesinden yudumladığı suyla, bütün dünyaya ilan edercesine, şifahi fetvasını daha önce yaptığı sözlü açıklamayı doğrular nitelikte uygulamalı bir fetvaya dönüştürüyordu.
Ne ilginçtir ki tarihi rekor sayılabilecek bir İspanya mağlubiyetini hazırlayan gollerden biri sonrasında öfke ile fırlatmaya çalıştığı su şişesi İtalyan tarzı takım elbisesini su içinde bırakıyordu. Sanıyorum su şişesi :”Başarısızlığa bulduğunuz bahane ben değilim’ diye isyan ediyordu.” Sahi sahaya çıkan futbolcular gündüzünde oruçlu olsaydı daha fazla mı gol yiyeceklerdi? Alın terine gölge mi düşecekti futbolcularımızın,’Günahımı alın ama terimi almayın’ mı diyeceklerdi? Oysa ben ‘Almayım Sayın Terim’ demeyi ne çok isterdim kendilerine.
Görevli olduğum LYS sınavında su şişeleri yine karşıma çıktı. Sınav salonunda on sekiz kişilik öğrenci gurubunun sadece ikisinin önünde su şişesi yoktu. Muhtemelen adayların aileleri de tıpkı Sayın Terim gibi :’Bu sınav hayatınız için çok önemli, çalışmak da ibadettir, sınav oruçtan daha hayırlıdır’ mealinde bir fetva ile sınava göndermiştir göz bebekleri evlatlarını. O an Sayın Terim’in takım elbisesine sıçrayan su damlacıkları akılma gelince, öğrenci sıralarına dizilen su şişelerinin sınav evraklarına dökülmesinden derin bir endişe duydum nedense.
Daha ilginç olanı ise sınav testlerinden biri de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında sorulan sorulardan oluşuyordu. Önlerinde su şişeleri ve ÖSYM’nin verdiği ‘resmi şekerler’ bulunan adaylar ihtimal dahilindedir ki bu testteki soruları tam ve doğru yanıtlama gibi bir ironi ile karşı karşıya kalmışlardır sınav salonunda.
Maazallah, dolmuş şoförleri mesleklerini icra ederken karşılaştıkları sorunları bahane ederse, inşaat işçileri çekiç sallamanın zorluğunu öne sürerse, öğretmenler ders anlatırken dillerinin ve damaklarının kuruduğunu gerekçe gösterirlerse, sair meslek grupları da buna benzer sebepleri delil gösterirlerse, ‘orucun yürütmesini durdurma’ kararına imza atacak bir Hukuk Uleması ile çok yakında tanışabiliriz.
Futbol ile sınav arasındaki bu garip ilinti, son zamanların sekülrizm/ dünyevileşmek kavramlarını çağrıştırdı bende. ‘Dünyacılık’, dünyadan yana olmak diye de tanımlanabilecek bu kavramın hayata hakim olduğu, inanç kılcallarımıza nüfuz ettiği günlere tanık oluyoruz şimdi.
’Laiklik elden gidiyor’ endişelerine kapılanlara müjde verebilirim;’Nur topu gibi bir ‘sekülerist’ çocuğumuz doğdu. Büyüdü, serpildi, kem gözlere zarar, Tanrı korusun, değil elden gitmek, ‘Laiklik, ele geliyor’ artık, hem de her büfede kolayca bulabileceğiniz su şişeleri ile. Müjdeler olsun, müjdeler olsun… On yılda on beş milyon… dediğinizi duyar gibiyim…
‘Fe eyne tezhebûn’ (Nereye gidiyorsunuz)… (81/26)
19 Haziran 2016, 15:05
-
-
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İrfan - 8 yıl önce
Ortaokul 2.sınıfta Ankara da bir çay bahçesinde bulaşıcı olarak yazarları çalışırdım. Patron oğlum oruç tutma günahı bana derdi de biz yine de tutardıkRabbim taksitini affetsin. Yıllar sonra öğrendim ki kimse kimsenin Günahını çekmiyormuş.
Kezban sezer - 8 yıl önce
Al razı olsun hocam ağlanacak halimize güldüm ne güzel tercüman oldunuz duygularımıza
Ali ÇAKir - 8 yıl önce
Seferi olmazlar mı hocam
Huseyin COLAK - 8 yıl önce @Ali ÇAKir
EyvAllah Ali Bey,Fransa'da 15 günden az kalacaklarını biliyorlardı diyorsunuz yani...
Huseyin COLAK - 8 yıl önce
Güzel düşünce,duygu,temenni ve paylaşınız için teşekkür ediyorum Kezban Abla, İrfan Ağbi.