Geçenlerde, sohbet arasında bir dost; “huzurla nefes alışımı, başarımı, mutluluğumu üç şeye borçluyum; şükretmek, inşallah demek, hayırlısını dilemek…” Samimi bir hayat felsefesi.
İnsanın, hayatın içinde kendini adayabileceği en büyük kazanım, arzulanan bir hâldir mutluluk. Bununla beraber, mutlu olmakla tatmin olmayı karıştırır insanoğlu. Genel anlamda mutluluk; “iyi olmak” ilkesinin yaşanmasının bir sonucuyken, tatmin olmak; “sahip olmak” ilkesinin yaşanmasıyla gerçekleşir.
Sahip olmak; mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye sahip olmak demek, onları ele geçirmek, kendine mal etmek, onlara egemen olmak, dilediğince kullanmak demektir. Ancak insanların sahip oluşlarının sonu, sınırı yoktur. İnsan hiçbir zaman yeterince her şeye sahip olamayacak, sahip olamadıkları için üzülecek, kendinden fazla şeye sahip olanları kıskanacak, az şeye sahip olanların kendi mallarına göz dikeceği endişesiyle daima korkacaktır.” Bu hal ise mutsuzluk tablosudur.
Oysa ki mutluluk, sahip olmadıklarımız veya sahibi olamadıklarımıza bakış açışımızla ilgilidir. Sahibi olmadığımız hayatın merkezine “Ben hayattan ne bekliyorum” u değil, “hayat benden ne bekliyor” sorusunu aldığımızda, keşfettiğimiz cevapları uyguladıkça mutlu oluruz. Yani, iyi olmayı gerçekleştirdiğimiz an mutluyuzdur. İyi olmanın öncüsü, kapısı ise şükürdür. Zira şükür, ”sahip olma” egomuzu bastıracak yegane ilaçtır.
Şükrün üç aşaması var bilmemiz gereken… Birincisi, hiçbir şeyimizin olmadığını düşündüğümüzde bile yüzümüzü doğaya dönerek bizim için var olan ancak sahibi olmadığımız nimetleri fark edebilmek. İkincisi, yaşadığımız hayatın veya ânın hayrını, olumlu yanını keşfedip sahip olduklarımızın kıymetini anlamış olarak hayatın sahibine teşekkür etmek. Üçüncüsü de; maliki olduklarımızı paylaşmak.
İnsan, “-Neyim var ki şükredeyim” denmemeli asla… Sahibi olmadığımız ama varlığımızın varlıklarına muhtaç olduğu o kadar çok şey var ki hayatta. Su, hava, bitkiler, hayvanlar, dağlar, yaylalar, ovalar… Hepsi de biz insanların var oluş nedenini onurlandırmak için varlar. Suyu; lapa lapa kar, sicim gibi yağmur, dere, ırmak, göl, deniz, okyanus olarak bize lütfedeni fark ettiğinizde aslında ne çok şeye sahip olduğumuzu anlamaktır şükür. Derin derin içimize çektiğimiz havayı, gökyüzümüzü renklendiren kuşları, çiçek ve kokularıyla göz ve gönlümüzü hoş eyleyen bitkileri, sevimli halleriyle evcil hayvanları görebildiğimizde aslında ne kadar zengin olduğumuzu hissetmektir şükür. Gündüzleri gökyüzünde bir güneşinizin olduğunu, komşunuza ait bahçede yetişen ağacın oksijeniyle, meyvesiyle, sebzesiyle, gölgesiyle hayat bulduğumuzu anladığınızda dile düşen duadır şükür…Sahibi olmadığımız şeyleri “benimdir” diyerek kendimizi aldatmamaktır şükür.
İmam-ı Gazzâli, “Kişi, bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır” diyor. Varın, insan olma onuru adına, şükür ve iyilik giydirin kalbinize. Bir nefeslik dahi olsa, mutluluk olur ömrünüz.
09 Aralık 2016, 09:34
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır.
HAYIRLI CUMALAR...