Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme
A. Cahit Zarifoğlu
Hayat dediğimiz süreç üç aşamadan oluşuyor. Doğum -geçmiş-, an -imtihan- ve ölüm-gelecek-. Her birimiz ömür maratonunun koşucularıyız. Maraton gibi uzun ve düz bir parkur üzerinde yarışacağımızı, yaşayacağımızı düşünürüz fakat bu,dünyanın fıtratına ve dünyaya geliş amacımıza zıt bir düşüncedir.“Zannetti mi o insanlar, iman ettik demeleriyle bırakılacaklar da imtihan edilmeyecekler?”(29/2), ayeti aslında her şeyi gözlerimizin önüne seriveriyor.
Kaderin herkes için biçtiği bir yol var. Olmamız gereken bir yer ve insan modeli var. Varılacak bir menzilin salikleriyiz. Bu yolda düşecek, kalkacak, yaralanacak, kaybedecek, bulacak, bir yerlerimizi kanatacak, gülecek, hüzünlenecek, ağlayacak, sevinecek kısaca bazen mutlu olacak bazen üzüleceğiz. Unutmamamız, atlamamamız gereken nokta, bu yolda sürekli imtihan olacağız.
Ânın yani imtihanın sürekli olduğunu unutmamak elzemdir. İmtihaniçin yaşamın ta kendisi olduğu düşünüldüğünde aralıklarla karşılaştığımız bir durum olmanın ötesinde ölüme kadar süreğen bir durumlar silsilesidir denilebilir. İmtihan sadece başımıza gelen, hoşlanmadığımız durumları kapsamıyor. Aksine hoşlandığımız durumlarda imtihana dâhil. Başımıza gelenin hoşa gitmediği durumlara sabretmek de, hoşa giden olaylara şükretmek de ânın içinde bizden beklenen aslında.
Ebu Hüreyre’ den(R.A) rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resullah ( SAV) şöyle buyurmaktadır: “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min Allah’ına günahsız, tertemiz kavuşuncaya kadar, başından, çoluk çocuğundan, malından bela eksik olmaz.” ( Riyazü’sSalihin)
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!)” (2/155)
Ayet ve hadisler çoğaltılabilir, ancak durumun açıklığı bariz şekilde anlaşılmakta. Son olarak Enes(RA)’dan rivayet edilen uzun bir hadisin son kısmında Peygamber Efendimiz( SAV) şöyle buyuruyor:
“…Asıl sabır, musibetin ilk anında olanıdır.”( Riyazü’sSalihin)
Madem imtihanı her ân yaşıyoruz, başarılı olmanın yolunu da Efendimiz( SAV) söylemiş ve bizzat hayatıyla buna örnek olmuş. O’nun (SAV) hayatına baktığımızda yaşadığı zorluklar her birimizinkinden kat kat fazla. Bize düşense başımıza gelen musibetlerde O’nun(SAV) yaşadıklarını ve gösterdiği sabrı hatıra getirmek.Yapacağımız teorik olarak çok kolay, pratikte çok zor:Sürekli imtihan olduğumuzu unutmamak ve musibet anlarında sabır göstermek ve her daim şükretmek…
“Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.”(23/62)Ayet-i kerime açıktır ve biz insanlara kaldırabileceklerinden daha fazlası yüklenmeyecektir. İmtihan dediğimiz olgu bize yüklenenler ise ve biz güç yetiremediğimizi düşünüyorsak yanıldığımız aşikârdır. Ayetlerin ışığında yüklenen yük ya kaldırabileceğimiz ağırlıktadır ve biz kendi gücümüzün farkında değilizdir ya da yük gerçekten ağırdır ve Rabbimiz(C.C.) bize içinde bulunduğumuz imtihanda kendi katından bir yardım gönderecektir. Başka türlüsü abesle iştigaldir.
Sözün özü; hepimiz bazen ağırlaşan bazen hafifleyen imtihanlara tabi tutuluyoruz. Kazananlardan olma muradımız bakî fakat bu isteğimize daima sabrı ve şükrü vesile kılmak bizim elimizde. Herkesin imtihanı kendi âlemi içerisinde zor. Zor olmadığını iddia etmek gibi bir gaflete düşmekten imtina ederim. Mevlana Hazretlerine ait olduğu iddia edilen şu cümle aslında tüm ahvalimizin özeti:“Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.”